Pages

22 Eylül 2016 Perşembe

Nurdan Gürbilek( 1956 Kütahya-….) Mağdurun Dili Kitap Tanıtımı

                                    
        "Bu kitapta zor bir konuyu, edebiyatın mağdurlukla ilişkisini ele almaya çalışacağım. Mağdurluğun, adına 'edebiyat' dediğimiz anlatma deneyimini nasıl biçimlendirdiğini, ama edebiyatın da adına 'mağdurluk' dediğimiz duruma nasıl bir ışık düşürdüğünü anlamaya çalışacağım. Kendini dışlananlara, horlananlara, haksızlığa uğrayanlara yakın hisseden bir edebiyatın imkânlarını, aynı zamanda da sorunlarını tartışacağım" diyor Nurdan Gürbilek, Mağdurun Dili'nde.
         Gürbilek, mağduriyeti Dostoyevski, Oğuz Atay, Cemil Meriç ve Yusuf Atılgan'ın yapıtları üzerinde çalışarak ele almış.Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı  bu konuda ilk göze çarpanlardan biri ama  Dostoyevski'nin yapıtlarında da azımsanacak gibi değil. Horgörülme, aşağılanma, görmezden gelinecek kadar değersiz olma, böcekleşme…

"İncinen gurur bir türlü onarılmadığında inilecek yer yeraltıdır," diyor Gürbilek.Dostoyevski’nin yarattığı kahramanlar incinmiş,yaralı,sürekli yer altına sığınmak isteyen karakterlerdir gerçekten.Gürbilek bütün bu yazarların eserlerini daha anlaşılır kılma çabasına giriyor. Oğuz Atay'ın tutunamayan kahramanları için "daha baştan kaderin sillesini yemiş, masum ya da korumasız, öksüz ya da yetim, düşmüş ve ezilmiş olanın haksız yere çektiği, çaresizce kabullendiği acıyı" anlatan "patetik" teriminden yola çıkıyor Gürbilek.Ruhu parçalayan öyküler,yürek dağlayan acılar ve yoğun duygular…Kitapta pek fazla da bahsetmemiş Oğuz altay’ın çalışmalarından.Alay edilmekten kurtulmak için mi yoksa kendi hassas yapısını saklamak istediğinden dolayı karışık olan Oğuz Altay portresi gördüğündendir belki.
          
          Nurdan Gürbilek Cemil Meriç’i de koymuş kitabına.’’Onun mağdur kahramanları yok,o bizzat kendini mağdur hissedenlerdendir’’diyor.Cemil Meriç eserlerinde samimi bir şekilde kendini tanımlıyor.Yücelik ve aşağılık bir arada Cemil Meriçte..Belki de Cemil Meriç bu iki duyguyu da seçmesinden dolayı denemeye yönelenlerden biri. Gürbilek, Meriç'in Dostoyevski ile bağlantısını da gösteriyor. Meriç kendi hayat hikâyesi ile Dostoyevski'nin yapıtları arasında benzerlikler buluyor. Gürbilek'e göre de "Horlanmışlığın acısını bir gurur yarası olarak yaşadığı" için onlar gibidir Cemil Meriç.
     Nurdan Gürbilek’in yapıtlarında gözlemlediğim bir şey var.Ünlü yazarlar üzerine yazıyor.Onların eserlerindeki kahramanları analiz ederken,işlenen konuları ve bu konuları kendi yaşanmışlığından kesitler alarak işleyen yazarları karşılaştırabiliyor.Aralarındaki ortak noktalara değiniyor ve en çok üzerinde durduğu nokta da bu yazarları daha anlaşılır kılmak.’’Yer değiştiren Gölge’’isimli kitabında da Ahmet Hamdi Tanpınar’ı,yine Oğuz Atay’ı,Yusuf Atılgan gibi isimleri,onların dile getirmek istediklerini açıklama çabasına girmiş.Gürbilek’in kitapları bir kez okuduğunda tekrar okunma gereği duyulabilir.Zihinlerimize hızla akan bir bilgi akışı sağlarken,konuları yorumlayış dilinde aşırı olmasa da bir ağırlık var.Bunu Tanpınar’ı daha anlaşılır kılmak amacıyla Tanpınar için yazdığı bir yazıda rahatlıkla görebiliriz’’Belki de bu yüzden hatırlama çabalarının çoğu,hatırlayanın hülyalarına ayna tutacak bir köken arayışına dönüşür;bugünü anlamlı kılacak,sürekliliği olduğu düşünülen bir kültürün savunusuna,hatırlama çabasının kendisini savunmasına varır.Yüzümüzü geçmişe dönmek,onun yüzünü bize dönmesi demek değildir.Ahmet Hamdi Tanpınar bu riski aldı,sanata dönüştürdü.’’der Tanpınar’ı anlatırken.
         Nurdan Gürbilek analiz ettiği bu eserlerin öyle bir içine giriyor ki insan bu yapıtları okumuş olsa bile tekrardan okuma gereği hissediyor.Okuyucuyu düşündürüyor ve bu yapıtların önemi üzerinde duruyor.Yer yer onları eleştiriyor gibi görülse de daha önce de vurguladığım gibi tek amacı bu eserlere ışık tutmak.O sadece  önemli eserlerin anlaşılmadığını düşündüğü yerlerini okuyucuya anlaşır kılma çabası içinde yazılanları yazarak anlatıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder